Hara’nın Ankara yoluna nazır doğu kısmında yer alan tarihî taş bina 1.800 m2 lik kapalı alanıyla yerleşkenin en büyük yapısıdır. Zamanında 150 atın barındığı ahır doğu batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen biçimindedir. Yapıya doğu ve batı tarafına açılan iki ayrı yan kapı ve güneye açılan ana kapıdan girilmektedir. Aslına uygun olarak restore edilen tarihî bina modern müzecilik yaklaşımıyla insanı geçmişin derinliklerine, atın evcilleştirilmesinden, insanla olan yol arkadaşlığına, binekten yük taşımaya ve hepsinden öte savaş meydanlarında çevikliğine görselliğiyle, at heykelleriyle, bilgi ve belge tablolarıyla sürükleyip götürüyor.
Vali Ahmed Muammer Bey tarafından 1914 yılında Mekteb-i Sanayi İmalathanesi olarak yapılan bina, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 29.04.2009 tarihinde Sivas Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Orta Anadolu’nun en büyük arkeoloji müzesi olan müzede, bölgede 9 milyon yıl önce yaşamış çeşitli memeli hayvanlara ait fosil kalıntıları, Kalkolitik Çağ‘a (MÖ 5500–3000), Eski Tunç Çağı‘na (MÖ 3000-2000) ve Hititler‘e ait birçok buluntunun yanı sıra Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler de sergilenmektedir.
Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
19. yüzyılın ikinci yarısında kesme taştan yapılmış olup açık avlulu ve iki katlıdır. Dikdörtgen planlı olan yapı, doğu, güney ve kuzey cephelerinde demir kanatlı ve yuvarlak kemerli üç girişe sahiptir. Orta avlunun tabanı blok taş döşemelidir. Avlunun ortasında elips şeklinde bir havuz ve havuzun ortasında zıt yönlerde ağzından su akan iki adet çift başlı aslan bulunur. Orta avlunun güney ve kuzeyinde tek parça silindir gövdeli altı büyük sütunun oluşturduğu revaklar yer alır. Revaklardaki sütunlar birbirine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Revak gerisindeki odalar ve revak üzeri beşik tonoz ile örtülüdür. Dıştan ise her mekânın üzeri kırma çatılı ve kiremit kaplıdır. Halen iş merkezi olarak kullanılmakta olup giriş ve üst katlarında kafeteryalar bulunmaktadır.
Kaynakça: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Sivas kent merkezinin gelişiminde önemli bir yer tutan kalenin (Topraktepe), Arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından 1946 yılında yapılan kazılar neticesinde MÖ II. bin başlarından itibaren iskân edildiği tespit edilmiştir. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Sivas surlarını tamir ettirmiştir. 1243 yılında Selçuklu ve Moğol orduları arasındaki Kösedağ Savaşı öncesinde yapılan bu tamiri anlatan kale kitabesi Sivas Müzesi‘nde korunmaktadır. Kenti tamamen kuşatan dış surların beş veya yedi kapısı vardır. Kapı sayılarındaki değişiklikler, her onarımda yeni kapıların açılması veya kapatılmasından kaynaklanmıştır. Bunlar; Kayseri Kapısı, Dolap Kapı, Tokmak Kapı, Cancun Kapısı, Şalpur Kapısı, Bağdat Kapısı, Tokat Kapısı gibi isimlerle anılmaktadır.
Kaynak: Sivas İl kültür ve Turizm Müdürlüğü
908 yılında Vali Reşit Akif Paşa zamanın da Jandarma Dairesi olarak yaptırılmıştır. Batı ve kuzey yönünde uzanan Jandarma Binası’nın planı “L” biçimindedir. Her iki kolun birleştiği köşe yapının ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Bu köşede yapı üç katlı olarak düzenlenmiştir.
Üçüncü katta tek mekân bulunur. İkinci katta ise bunun yanlarına ikişer mekân eklenmiştir. Zemin katta ise kollar tek katlı ve çok mekânlı olarak uzanmaktadır. Yapı; kolların kesiştiği köşede sekizgen olarak düzenlenmiş, her üç kattaki odalar bu plan düzenine uyularak yapılmıştır. Sekizgenin güney yönünde asıl giriş bulunmaktadır. Arazinin eğimi nedeniyle yapıya taş merdivenle çıkılırken, daha sonra bu giriş kapatılmıştır.
Bugün yapıya köşenin iç tarafındaki kapıdan girilmektedir. Sekizgen planlı köşe kulesi denebilecek bölümün silmelerle çerçevelenmiş alınlığında yapım yazıtı bulunmaktadır. Halen sosyal tesis olarak kullanılmaktadır.
Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü